| Der Preis ist doppelt so hoch wie im vergangenen Jahr. |
Fiyat geçen yılkinin iki katı. |
 |
| Sie aß einen Apfel. |
Elma yedi. |
|
| Hmm, einen Augenblick. |
Hımm, bir dakika. |
|
| Es tut weh, einen Traum zu begraben. |
Bir rüyayı gömmek acı verir. |
|
| Tom hatte einen Gedanken. |
Tom'un bir düşüncesi vardı. |
|
| Sie hat ihn einen Dummkopf genannt. |
Ona bir aptal dedi. |
|
| Sie hatte einen weißen Schal um. |
Üzerine beyaz bir şal aldı. |
|
| Haben Sie wohl einen Stadtplan? |
Bir şehir planı var mı acaba? |
|
| Ich kenne einen Briten namens Tom. |
Tom adında bir İngiliz tanıyorum. |
|
| Es macht einen kleinen Unterschied. |
O, küçük bir fark yaratır. |
|
| Sie hat einen wunderschönen Pullover gehäkelt. |
Harika bir kazak ördü. |
|
| Dir auch einen schönen Urlaub! |
Sana da iyi tatiller! |
|
| Das Vertrauen zwischen uns hat einen Riss bekommen. |
Aramızdaki güven bağını kopardın. |
|
| Tom warf Mary einen warnenden Blick zu. |
Tom Mary'ye uyarıcı bir görüntü verdi. |
|
| Deswegen haben wir einen Plan B gemacht. |
Bu yüzden alternatif bir plan yaptık. |
|
| Dauernd hatte Tom einen Klotz am Bein. |
Tom' un daima bir ayak bağı vardı. |
|
| Beinahe hätte ich einen Unfall verursacht. |
Az kalsın elimden bir kaza çıkacaktı. |
|
| Herr Yusuf, trinken Sie einen Kaffee? |
Yusuf Bey, kahve içer misiniz? |
|
| Wirf bitte mal einen Blick drauf. |
Şuna bir göz at, lütfen. |
|
| Ich habe mich in einen Malkurs eingeschrieben. |
Resim kursuna yazıldım. |
|
