| Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud. |
Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir. |
 |
| They fell madly in love after drinking a love potion. |
Aşk iksiri içtikten sonra delice aşık oldular. |
|
| Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love. |
Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı. |
|
| "Do you love her?" "What?" "Do you love her?" "That's none of your business!" |
"Onu seviyor musun?" "Ne?" "Onu seviyor musun?" "Seni ilgilendirmez!" |
|
| Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her. |
Sadece onu sevdiğini söylemek yerine onu ne kadar çok sevdiğini gösterecek bir şey yap. |
|
| I love it when he does that. |
O yaptığında ben onu seviyorum. |
|
| Tom is going to love that. |
Tom onu sevecek. |
|
| And God said: Love! |
ve dedi ki Tanrı: Sev! |
|
| I still love him very much. |
Onu hâlâ çok seviyorum. |
|
| Tom and I love each other. |
Tom ve ben birbirimizi severiz. |
|
| I'm not sure if I'm in love with him. |
Ona âşık olup olmadığımdan emin değilim. |
|
| I'm not sure if I'm in love with her. |
Ona âşık olup olmadığımdan emin değilim. |
|
| Do you love him? |
Onu seviyor musun? |
|
| I love everything about him. |
Onunla ilgili her şeyi seviyorum. |
|
| Tom and I are in love with each other. |
Tom ve ben birbirimize âşığız. |
|
| I love everything about her. |
Onun hakkında her şeyi seviyorum. |
|
| What do you love about Tom? |
Tom hakkında neyi seviyorsun? |
|
| Love is better than sex. |
Aşk seksten daha iyidir. |
|
| Tom seems to be in love. |
Tom âşık gibi görünüyor. |
|
| I think I was in love with Tom. |
Sanırım Tom'a aşıktım. |
|
