| Das habe ich wohl vergessen. |
Unutmuşum. |
 |
| Das kann man wohl sagen! |
Tam üstüne bastın! |
|
| War wohl falscher Alarm. |
Yanlış alarmmış. |
|
| Haben Sie wohl einen Stadtplan? |
Bir şehir planı var mı acaba? |
|
| Warum musste Tom dort wohl hingehen? |
Tom niye oraya gitmeliymiş? |
|
| Hier hat sich wohl viel verändert. |
Burada çok şey değişmiş. |
|
| Ohne Deine Hilfe hätte er es wohl nicht geschafft. |
Yardımınız olmadan , o, başarısız olurdu. |
|
| Du hast dich wohl sehr bemüht, mich bloßzustellen, was? |
Beni rezil etmek için de çok çabaladın değil mi? |
|
| Keine andere hat ihn wohl so geliebt wie ich, doch er hat nicht auf mich gewartet. |
Benim onu sevdiğim kadar kimse bir başkasını sevmemiştir fakat o beni beklemedi. |
|
| Niemand sonst hat sie wohl so geliebt, wie ich sie geliebt habe, doch sie hat nicht auf mich gewartet. |
Benim onu sevdiğim kadar kimse bir başkasını sevmemiştir fakat o beni beklemedi. |
|
| Kein anderer hat ihn wohl so geliebt, wie ich ihn geliebt habe, aber er hat nicht auf mich gewartet. |
Benim onu sevdiğim kadar kimse bir başkasını sevmemiştir fakat o beni beklemedi. |
|
