| A total solar eclipse, or a complete blocking out of the Sun's light, can only be seen by those who live in the area covered by the umbra. People who live in the area of the Earth covered by the penumbra will see a partial eclipse. |
Güneş tutulması ya da güneşin ışığını tam engelleme, güneş lekesinin karanlık ortasıyla kaplanmış alanda yaşayanlar tarafından görülür. Yarı gölge tarafından kaplanmış dünya alanında yaşayan insanlar bir kısmi tutulma görecektir. |
 |
| I actually do have a map of this area. |
Aslında bu alanın bir haritasına sahibim. |
|
| I have some experience in that area as well. |
Ben de o bölgede bazı deneyimlere sahibim. |
|
| You're in a restricted area. |
Kısıtlı bir alandasın. |
|
| You're not supposed to be in this area. |
Bu alanda olman gerekmiyor. |
|
| Dan moved out of the area. |
Dan alanının dışına taşındı. |
|
| This is the best restaurant in our area. |
Bu bizim bölgede en iyi restoran. |
|
| There are three campgrounds in this area. |
Bu alanda üç tane kamp yeri var. |
|
| It was an agricultural area. |
O bir tarım alanı idi. |
|
| Do you have a map of the downtown area? |
Şehir merkezi haritan var mı? |
|
| I love this area. |
Ben bu alanı seviyorum. |
|
| We're in a dangerous area right now. |
Şu anda tehlikeli bir bölgedeyiz. |
|
| This area's off limits. |
Bu alan yasak bölge. |
|
| Research in this area is somewhat equivocal. |
Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli. |
|
| This area is as big as a football pitch. |
Bu alan, bir futbol sahası kadar büyük. |
|
| There is not a lot of foot traffic in this area so far as I have seen. |
Gördüğüm kadarıyla bu civarda yaya trafiği pek yok. |
|
| This area isn't open to the public. |
Bu alan halka açık değil. |
|
| This area is off limits to the public. |
Bu alan halka yasak bölge. |
|
| Tom lives in the Boston area. |
Tom Boston bölgesinde yaşıyor. |
|
| I thought you knew this area. |
Senin bu bölgeyi bildiğini sanıyordum. |
|
