| You just had a holiday. |
Sadece bir tatil yaptın. |
 |
| Are you here on holiday? |
Burada tatilde misin? |
|
| I want to go on a holiday in Poland. |
Polonya'da bir tatile gitmek istiyorum. |
|
| You deserve a holiday. |
Bir tatili hak ediyorsun. |
|
| It's too bad that you won't be able to take a holiday this year! |
Ne yazık, bu sene tatile çıkamayacaksınız! |
|
| A change is as good as a holiday. |
Bir değişiklik, tatil kadar iyidir. |
|
| Christmas is my favorite holiday. |
Noel benim en sevdiğim tatildir. |
|
| I forgot to tell Tom that yesterday was a holiday. |
Dünün bir tatil olduğunu Tom'a söylemeyi unuttum. |
|
| What's your favorite holiday tradition? |
Favori tatil geleneğin nedir? |
|
| If she were still alive, Billie Holiday would be 100 today. |
Eğer yaşasaydı, Billie Holiday bugün 100 yaşında olacaktı. |
|
| Tom said he'd like to spend his next holiday hiking and camping. |
Tom bir sonraki tatilini yürüyüş ve kamp yaparak geçirmek istediğini söyledi. |
|
| Tom was in a real muddle over his holiday plans. |
Tom tatil planları üzerinde gerçek bir şaşkınlık içindeydi. |
|
| Tom's holiday bungalow has panoramic views of the ocean. |
Tom'un tatil bungalovu okyanusun panoramik manzarasına sahiptir. |
|
| During the holiday season, a lot of stores jack up their prices. |
Tatil sezonunda, birçok mağaza fiyatlarını yükseltir. |
|
| I was supposed to go to school yesterday, but I thought it was a holiday, so I didn't. |
Dün okula gitmem gerekiyordu fakat tatil olduğunu sandım bu yüzden gitmedim. |
|
| The plane took off from Boston airport with more than a hundred holiday-makers on board. |
Uçak yüzden fazla tatilciyle birlikte Boston Havaalanı'ndan kalktı. |
|
| Passover is a Jewish holiday that commemorates the liberation of the Jews by God from slavery in Egypt. |
Hamursuz bayramı Mısır'da Tanrı tarafından Yahudilerin kölelikten kurtuluşu anısına kutlanan bir Yahudi bayramıdır. |
|
