| It's exactly the opposite of what you think. |
Bu tam olarak düşündüğünün zıddı. |
 |
| Tom sat opposite Mary. |
Tom Mary'nin karşısına oturdu. |
|
| I meant the opposite. |
Tersini demek istedim. |
|
| Let's do the exact opposite. |
Tam zıddını yapalım. |
|
| The opposite is true. |
Tersi doğrudur. |
|
| The exact opposite is true. |
Tam tersi doğru. |
|
| Tom and Ken were best friends living opposite lives. |
Tom ve Ken zıt hayatlar yaşayan en iyi arkadaşlardı. |
|
| Venus rotates in the opposite direction from most other planets in our Solar System. |
Venüs Güneş sistemimizdeki diğer birçok gezegenden ters yönde döner. |
|
| Tom leaned against one wall and stared blankly at the opposite wall. |
Tom bir duvara dayandı ve karşı duvara boş boş baktı. |
|
