| It looks like your problems are worse than mine. |
Senin sorunların benimkinden daha kötü gibi görünüyor. |
 |
| That only makes the problem worse. |
O sadece sorunu daha kötü yapar. |
|
| You're only making things worse. |
Sen sadece işleri daha kötü yapıyorsun. |
|
| The timing couldn't be worse. |
Zamanlama daha kötü olamazdı. |
|
| You're timing couldn't have been worse. |
Daha kötü olamayacak biçimde zamanlıyorsun. |
|
| Her bark is worse than her bite. |
Onun havlaması onun ısırmasından daha kötüdür. |
|
| Over time, things only got worse. |
Zamanla, şartlar yalnızca kötüleşti. |
|
| The situation is much worse than we thought. |
Durum düşündüğümüzden çok daha kötü. |
|
| We will plunge into a worse crisis. |
Daha kötü bir krizin içine gireceğiz. |
|
| Tom is a worse liar than Mary. |
Tom Mary'den daha kötü bir yalancıdır. |
|
| Tom is in worse shape than we thought. |
Tom düşündüğümüzden daha kötü durumda. |
|
| Every year, the pain got worse. |
Her yıl ağrı kötüleşti. |
|
| The longer we wait before trying to correct the problem, the worse it's going to get. |
Sorunu düzeltmeye çalışmadan önce ne kadar uzun beklersek o kadar kötü olur. |
|
| Tom might've been injured much worse if he hadn't been wearing a helmet. |
Eğer Tom bir kask giymeseydi çok daha kötü yaralanabilirdi. |
|
| Losing your passport in a foreign country is worse than losing your luggage or having your wallet stolen. |
Yabancı bir ülkede pasaportunu kaybetmek valizini kaybetmekten veya cüzdanını çaldırmaktan daha kötüdür. |
|
