| She was caught trying to burn the office down. |
O, büroyu yakmaya çalışırken yakalandı. |
 |
| Tickets are available at the school office. |
Biletler okul ofiste mevcuttur. |
|
| Tom's office is three miles from his house. |
Tom'un ofisi evinden üç mil. |
|
| Tom doesn't need to come into the office on Monday. |
Tom'un pazartesi günü ofise gelmesi gerekmez. |
|
| Would you mind telling me how you got into my office? |
Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin? |
|
| Tom didn't really have to come into the office today. |
Tom gerçekten bugün ofise gelmek zorunda değildi. |
|
| Tom flirted with many women in the office. |
Tom ofisdeki pek çok kadınla flört etti. |
|
| Tom has a bean bag chair in his office. |
Tom'un ofisinde bir minder koltuğu var. |
|
| Tom told me he had to go back to the office. |
Tom bana ofise geri gitmek zorunda olduğunu söyledi. |
|
| Finding her office was easy. |
Onun ofisini bulmak kolaydı. |
|
| Finding his office was easy. |
Onun ofisini bulmak kolaydı. |
|
| Tom has just returned from the post office. |
Tom az önce postaneden döndü. |
|
| I asked you to stay out of my office. |
Ofisimden uzak durmanı istedim. |
|
| Some fluid is leaking into our office. |
Bir miktar sıvı ofisimize sızıyor. |
|
| Tom is standing outside Mary's office. |
Tom Mary'nin ofisinin dışında duruyor. |
|
| Tom is in his office working late. |
Tom ofisinde geç saatlere kadar çalışıyor. |
|
| Can we talk in my office for a minute? |
Bir dakika ofisimde konuşabilir miyiz? |
|
| She works as an office trainee. |
Bir büroda stajyer olarak çalışır. |
|
| Tom called the office to say that he'd be late. |
Tom geç kalacağını söylemek için ofisi aradı. |
|
| Tom went straight to the post office. |
Tom doğruca postaneye gitti. |
|
