| Where are you leading us? |
Bizi nereye götürüyorsun? |
 |
| Tom sat down on the edge of the bed. |
Tom yatağın kenarına oturdu. |
|
| I've been on edge all day. |
Bütün gün gergindim. |
|
| You do seem a little on edge. |
Biraz gergin görünüyorsun. |
|
| Tom went to the edge of the cliff. |
Tom uçurumun kenarına gitti. |
|
| Tom sat on the edge of the bed and put on his socks. |
Tom yatağın köşesine oturdu ve çoraplarını giydi. |
|
| Tom appears to be on edge. |
Tom'un kenarda olduğu görünüyor. |
|
| Everybody was on the edge of their seat. |
Herkes koltuklarının kenarındaydı. |
|
| Tom sat on the edge of the desk. |
Tom masanın kenarına oturdu. |
|
| Tom sat on the edge of his desk. |
Tom masasının kenarına oturdu. |
|
| Tom was leading a double life. |
Tom gece silahlı gündüz külahlıydı. |
|
| It would be dangerous to go too near the edge of the cliff. |
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu. |
|
| Dr. Jackson is one of the leading cardiologists in Boston. |
Doktor Jackson Boston'da önde gelen kardiyologlardan biri. |
|
| They knew the names of every leading actor and actress. |
Bütün erkek ve kadın başrol oyuncularının isimlerini biliyorlardı. |
|
| Mary is the world’s leading expert on squirrels. |
Mary sincaplar konusunda dünyanın önde gelen uzmanıdır. |
|
| The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff. |
Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar. |
|
| The university is located a few blocks from the edge of the ghetto. |
Üniversite gettonun birkaç blok ötesindedir. |
|
| Are you sure it's safe to stand that close to the edge of the cliff? |
Uçurumun kenarına bu kadar yakın durmanın güvenli olduğundan emin misin? |
|
| Tom was sitting on the edge of the desk playing his ukulele. |
Tom ukelelesini çalarak masanın kenarında oturuyordu. |
|
| Leading scholars have been invited to present papers at the conference. |
Önde gelen bilginler konferansta bildiri sunmaya davet edilmiştir. |
|
