Tom gave a very long speech yesterday. |
Tom dün çok uzun bir konuşma yaptı. |
|
Tom assured me that he would be here in time for the opening speech. |
Tom açış konuşması için zamanında burada olacağına beni temin etti. |
|
Calhoun was too weak to read his speech. |
Calhoun konuşmasını okuyamayacak kadar çok cılızdı. |
|
What did you find so fascinating about the speech that I gave yesterday? |
Dün yaptığım konuşma hakkında neyi çok etkileyici buldun? |
|
President Tom Johnson made a victory speech. |
Başkan Tom Johnson bir zafer konuşması yaptı. |
|
Tom used a page of dot points to jog his memory when he made his speech. |
Tom konuşmasını yaptığı zaman, anımsamak için ana başlıkların olduğu bir yaprak kullanırdı. |
|
Madison made an emotional speech in Congress. |
Madison Kongrede çok duygusal bir konuşma yaptı. |
|
They asked Lincoln to make a victory speech. |
Onlar Lincoln'un bir zafer konuşması yapmasını istedi. |
|
Judy’s memory is patchy, her speech is slurred. |
judynin hafızası karman çorman, gevelereyerek konuşuyor. |
|
He began to mimic the speech and gait of persons in the street. |
O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı. |
|
Tom's speech was full of double entendres, most of which went over his audience's head. |
Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı. |
|
My teacher told me that I should've devoted more time to preparing my speech. |
Öğretmenim bana konuşmamı hazırlarken daha fazla zaman ayırmam gerektiğini söyledi. |
|
One speech, one particular stance, one wrong statement can change everything all of a sudden. |
Bir konuşma, bir tutum, hatalı bir açıklama bir anda her şeyi değiştirebilir. |
|
Mayor Tom Jackson made a speech at a hotel conference room. |
Belediye Başkanı Tom Jackson bir otelin konferans salonunda konuşma yaptı. |
|
My teacher told me that I didn't devote enough time to preparing my speech. |
Öğretmenim bana konuşmamı hazırlarken yeterli zaman ayırmadığımı söyledi. |
|
The Treasurer's budget speech was punctuated by regular shouts of "Hear, hear!" from members on his side of the House. |
Maliye Bakanının bütçe sunuş konuşması, kendi partisindekilerin "Bravo!" sesleriyle düzenli olarak bölündü. |
|
As you already know, I don't speak French very well, so I'd rather not give a speech in French. |
Bildiğiniz gibi, Fransızcayı çok iyi konuşmuyorum, bu yüzden Fransızca konuşma yapmayı tercih etmiyorum. |
|