| Tom deserves to be free. |
Tom özgür olmayı hak ediyor. |
 |
| There's free food. |
Bedava yiyecek var. |
|
| What does Tom do in his free time? |
Tom boş zamanında ne yapar? |
|
| The first time is free. |
İlk sefer bedava. |
|
| I don't have as much free time as you do. |
Benim seninki kadar çok boş zamanım yok. |
|
| Do you know what Tom does in his free time? |
Tom'un boş zamanlarında ne yaptığını biliyor musun? |
|
| Tom is currently free on bail. |
Tom şu anda kefaletle serbest. |
|
| What do you usually do in your free time? |
Genellikle boş zamanlarınızda ne yaparsınız? |
|
| Tom wants to know if you're free tonight. |
Tom bu gece boş olup olmadığını bilmek istiyor. |
|
| Tom assumed it was free. |
Tom onun ücretsiz olduğunu sandı. |
|
| Is she free this evening? |
Bu akşam boş mu? |
|
| Is he free this evening? |
Bu akşam boş mu? |
|
| I'm free tonight |
Bu gece boşum. |
|
| I've got the afternoon free. |
Öğleden sonra boşum. |
|
| Do you want some free advice? |
Biraz ücretsiz danışma istiyor musun? |
|
| My services are free. |
Benim hizmetlerim ücretsiz. |
|
| Am I free to leave? |
Gidebilir miyim? |
|
| I'll give it to you for free. |
Sana bunu bedava vereceğim. |
|
| What we really want is some more free time. |
Gerçekten istediğimiz biraz daha boş zaman. |
|
| Since Tom had a little free time, he took a nap. |
Tom'un az boş zamanı olduğu için şekerleme yaptı. |
|
