| We offer free shipping. |
Biz ücretsiz gönderim sunuyoruz. |
 |
| Everyone likes free stuff. |
Herkes ücretsiz hizmetleri sever. |
|
| Free snacks will be provided. |
Ücretsiz atıştırmalıklar sağlanacaktır. |
|
| Who doesn't like free stuff? |
Ücretsiz hizmeti kim sevmez? |
|
| I love free stuff. |
Ücretsiz hizmeti severim. |
|
| Free stuff is great. |
Ücretsiz hizmet harika. |
|
| Where do you spend your free time? |
Boş zamanını nerede geçirdin? |
|
| Tom asked me if I would be free tomorrow. |
Tom bana yarın boş olup olmayacağımı sordu. |
|
| Please feel free to join in. |
Lütfen katılmak için çekinmeyin. |
|
| It's up to you how you spend your free time. |
Boş zamanınızı nasıl geçireceğiniz size kalmış. |
|
| Tom is almost always free in the early evening. |
Tom neredeyse her zaman akşamın erken saatlerinde boştur. |
|
| I spend a lot of my free time with Tom. |
Boş zamanımın çoğunu Tom'la geçiririm. |
|
| We have a lot of free time this week. |
Bu hafta bir sürü boş zamanımız var. |
|
| Tickets are free online at example.com. |
Biletler online at example.com.'da ücretsiz. |
|
| If you buy two sandwiches, I'll give you another one for free. |
İki sandviç satın alırsan, sana bedava bir tane daha vereceğim. |
|
| Are you free tomorrow night? |
Yarın gece özgür müsün? |
|
| I sank into the mud and couldn't get free. |
Çamura battım ve kurtulamadım. |
|
| The napkins are chlorine-free. |
Peçeteler klorsuzdur. |
|
| Everyone likes free food. |
Herkes bedava yemeği sever. |
|
| Tom has lots of free time. |
Tom'un çok fazla boş zamanı var. |
|
