Admission is free, but donations are welcome. |
Giriş ücretsiz ama bağış kabul edilir. |
|
Children are admitted free. |
Çocuklar ücretsiz kabul edilir. |
|
Feel free to disagree. |
Katılmamak için çekinme. |
|
I've got to find something to do with my free time. |
Boş zamanımda yapacak bir şey bulmak zorundayım. |
|
I'm free for breakfast tomorrow. |
Yarın kahvaltı için boşum. |
|
This car comes with free satellite radio. |
Bu araba ücretsiz uydu radyo ile birlikte gelir. |
|
Parking and admission are free. |
Park etmek ve giriş ücretsizdir. |
|
They were free to return to their homes. |
Evlerine dönmek için özgürdüler. |
|
Do you have alcohol-free drinks? |
Alkolsüz içecekleriniz var mı ? |
|
Tom told me that he got his xylophone for free. |
Tom ksilofonu ücretsiz aldığını söyledi. |
|
Do you have any free time after tomorrow? |
Yarından sonra boş vaktin var mı? |
|
Tom doesn't have much free time. |
Tom'un çok fazla boş zamanı yok. |
|
Since Tom had a little free time, he decided to go swimming. |
Tom'un az boş zamanı olduğu için yüzmeye gitmeye karar verdi. |
|
Tom took the only free seat left in the room. |
Tom odada kalan tek boş koltuğu aldı. |
|
Tom spends most of his free time watching TV. |
Tom boş zamanını çoğunu TV izleyerek harcar. |
|
Tickets are $3. Children 3 and under are admitted for free. |
Biletler 3 dolardır. 3 yaş ve altındaki çocuklar ücretsiz olarak kabul edilir. |
|
Classes at the community center are free. |
Halkevindeki sınıflar ücretsiz. |
|
Tickets are $30 for adults and children are free. |
Biletler yetişkinler için 30 dolar ve çocuklar için ücretsizdir. |
|
Tom and Mary had way too much free time on their hands. |
Tom ve Mary'nin ellerinde oldukça çok fazla boş zamanı vardı. |
|
Tom asked me if I would be free next Monday afternoon. |
Tom bana gelecek pazartesi öğleden sonra boş olup olmadığımı sordu. |
|